I- GENEL OLARAK UNUTULMA HAKKI KAVRAMI

Unutulma hakkı kısaca, bireyin geçmişte hukuka uygun olarak yayılmış ve doğru nitelikteki bilgilerinin, zamanın geçmesine bağlı olarak erişimden kaldırılmasını ya da gündeme getirilmemesini talep etme hakkı olarak tanımlanabilir. Dünyada “the right to oblivion” , “the right to be forgetten” tabirleriyle karşılık bulmaktadır. Genel olarak bu kavram kişinin, geçmişte yaşadığı ve özellikle dijital hafızada yer tutan ve artık kişinin kendisince olumsuz olarak nitelendirdiği kimi olayların unutulmasını, toplum tarafından öğrenilmesini veya hatırlanmasını istemediği kişisel verilerinin silinmesini ve yayılmalarının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir.

Günümüzde internet geniş bir olanaklar dünyası olarak bilimsel üretkenlikten, ticari alış verişe, sivil toplum kuruluşlarının örgütlenmesinden haberleşmeye, eğlence ve dinlence olanaklarından ev, ofis güvenliğine kadar yaşamın her alanında yeni davranış kalıplarını şekillendirmektedir. Günümüz internet teknolojisi sayesinde ortaya çıkan, sıkça kullanılan ve kimi zaman da bağımlılık yapan sosyal medya 2004 yılında “facebook”, 2006 yılında “twitter” uygulamalarının başlamasıyla internet ortamında hızla yayılmış ve gelişmiştir. Kişisel bilgilerin paylaşıldığı bu gibi sosyal ağlar, bireylerin eğlenceli zaman geçirdiği ve iletişim sağladığı bir araç olduğu gibi, özel hayatın ifşa edilebilmesine de olanak tanımaktadır.[1]

Unutulma hakkı her ne kadar dijital ortamlar ve özellikle İnternet’te yer alan bilgiler kapsamında değerlendirilse de, kökenleri 20. Yüzyıl Kıta Avrupası’na kadar uzanmaktadır. Özellikle eski hükümlülerin suçları bağlamında tanınan unutulma hakkı, rehabilitasyon süreci kapsamında adli sicil kayıtlarının silinmesi veya erişimden kaldırılması ya da kitle iletişim araçları ile geçmiş suçun gündeme getirilmemesi hakkı olarak kabul edilmektedir. Böylece kişilerin işledikleri suça bağlı olarak üzerlerinde bulunan etiketin bir süre sonra yok olması ve bireylerin hayata ve topluma devam edebilmelerinin sağlanması amaçlanmıştır. Bununla beraber, unutulma hakkının uluslararası tanınırlığa ulaşması, Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın (ABAD) 2014 yılına ait Google İspanya kararı ile olmuştur.

ABAD.’nın söz konusu kararına esas teşkil eden dâva, M.C.G. adlı bir avukatın, arama motoru G…le’da kendi adını arattığında karşısına, sosyal güvenlik borçlarının iyileştirilmesi için gerçekleştirmek zorunda kaldığı satışlara ilişkin haberleri ihtiva eden gazete linklerinin çıkıyor olması dolayısıyla, ilgili arama motoruna karşı İspanya mahkemelerinde açtığı dâvadır. Dâva neticesinde İspanya Mahkemeleri, arama motorunun ilgili linkleri kaldırmasını emretmiş ancak linklerin ilişkin olduğu gazeteler hakkında herhangi bir karar vermemiştir. Dâvayı temyize taşıyan arama motoru, konu hakkında görüş bildirmesi için ABAD.’na müracaat etmiştir. ABAD., 95/46 EC. sayılı “Bireylerin Kişisel Verilerinin İşlenmesi ve Serbestçe Dolaşımı Karşısında Korunmasına İlişkin” AB. Direktifi çerçevesinde verdiği konuya ilişkin 13.05.2014 tarihli kararında, arama motoru tarafından, kişinin adı ile yapılan bir aramada onaltı yıl önce gerçekleşmiş (ve kişi tarafından hatırlanmak istemeyen) bir bilginin çıkacağı link (bağlantı) verilmesinin isabetli olmadığına ve kişinin bu nitelikte link verilmemesini talep edebileceğine hükmetmiştir. Linkin silinmesi yönünde unutulma hakkının kullanılamayacağı durumları ise, ilgili linkin üstün kamu yararını ortaya koyması, kamu hayatında oynadığı önemli rol ve halkın geriye dönük olarak söz konusu veriye ilgisinin bulunması şeklinde belirtilmiştir. Arama motoru, her ne kadar kimi kişisel verilerin silinmesinin kamunun bilgi edinme hakkını engelleyeceğini savunmuş ise de ABAD., kişilerin özel hayatın gizliliğinin, böyle bir olayda kişilerin bilgi edinme özgürlüğü ve arama motorunun ekonomik çıkarlarından üstün bulunduğu ve bu ilkenin yalnızca kamunun bilgi edinmede üstün bir yararının bulunduğu hâllerde uygulanmayacağı gerekçesiyle, (üstün kamu yararını ortaya koyan bu gibi özel sebepler bulunmadıkça) dâva konusu kişisel verilerin, arama sonuçlarından çıkartılması gerektiğine karar vermiştir.[2] ABAD, doğru olan bir bilgi hukuka uygun olarak yayımlanmış olsa bile (somut olayda gazete haberi olarak), zamanın geçmesiyle birlikte bu bilginin hukuka aykırı hale gelebileceğine hükmetmiştir. Bu doğrultuda da arama motoru işletmecilerine, böyle bilgileri içeren web sitelerine ilişkin bağlantıları arama sonuçlarından kaldırma yükümlülüğü getirilmiştir.

Dijital ortamda Google, Yahoo, Yandex gibi arama motorları kişilerin adlarıyla veya çeşitli konu başlıklarıyla ilintili olarak internette arama yapılmasına olanak sağlamaktadır. Aramalar sonucunda o konu ya da kişiyle ilgili anahtar kelimelere bağlı tüm içeriğe ulaşılabilmektedir. Gelişen teknolojiye bağlı olarak hem hızlı ve hem de detaylı olarak veri öznesi hakkında bütün bilgilere kısa sürede ulaşılabilmektedir. İnternet alt yapısının bulunduğu her yerden her bilgiye kolaylıkla ulaşmak, arama motorları sayesinde mümkündür. Dolayısıyla, verilen karardan da anlaşılacağı gibi, yalnızca Google için değil tüm arama motorları için genel bir karar söz konusudur. Avrupa Adalet Divanı’nın vermiş olduğu karardan sonra, bu yeni hakkı kullanmak isteyen kullanıcılar Google’a internet üzerinden başvuruda bulunarak ve gerekli formları doldurarak arama motorunda yer alan içeriğin silinmesini isteyebilmekte, dolayısıyla unutulma hakkından yararlanabilmektedirler.

Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın emsal niteliği taşıyan kararının unutulma hakkını kişisel veri kavramı ile özdeşleştirdiği görülmektedir. 07.04.206 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Avrupa Birliği 95/46 sayılı direktifi esas alınarak hazırlanmıştır. 6698 sayılı yasaya göre Kişisel Veri, “Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” olarak ifade edilmiştir.

 Anılan bilgiler, belirli bir kişinin kimliğini ortaya çıkartan ve uyruğuna, etnik kökenine, dini/ felsefî inançlarına, sosyal/ siyasî kanaatlerine, fotoğrafına, sesine, emniyet amacıyla alınan parmak izi, retina haritası, koku tanıması gibi biyometrik kayıtlarına, fiziksel özelliklerine, görüntüsüne, cinsel eğilimlerine, kan grubuna, tıbbî tahlil değerlerine, sağlığına, tıbbî ve adlî geçmişine, yerleşim yerine, banka hesap ve kredi kartı bilgilerine, elektronik şifrelerine, imzasına, alışveriş alışkanlıklarına, öğrenim ve çalışma durumuna, meslek sırlarına, emeklilik, kurum sicil yahut vergi numarasına, sosyal sigorta kayıtlarına, bireysel ve/ veya ailevî ilişkilerine, telefon mesajları, telefon defteri, telefon numarası, elektronik posta veya sosyal medya hesabı ve bunların içerikleri gibi haberleşme verilerine, kişisel bilgisayarının IP. adresine vs. ilişkin her türlü bilgiden ibaret olabilirler. Bu bağlamda,özellikle toplumun genelinin kolayca erişebileceği sair vasıtalarla sunulan, sunulabilme riski bulunan ya da diğer kişilerce re’sen öğrenilebilmesi mümkün olan rahatsız edici, onur kırıcı, öğrenilmesi, bilinmesi, yayılması yahut hatırlanması istenilmeyen tüm içeriklerin (sırların), sınırlar dahilinde unutulma hakkının kapsamı içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir.

Unutulma hakkının, kişilerin fotoğraf, internet günlüğü gibi kendileri hakkındaki içerikleri silmek için üçüncü şahısları zorlamayı içermesinin yanında, geçmişteki cezalarına yahut tıbbî kayıtlarına ilişkin verilerin veya haklarında olumsuz yorumlara neden olabilecek bilgi ve fotoğraflarının kaldırılmasını isteme yetkisi tanıdığı kabul edilmektedir. Diğer taraftan bu hak, bireyin geçmişine ilişkin bu tür kimi verilerin, aksi mümkün olmayacak biçimde hatırlanmaması (unutulması) için önlemler alınmasını gerektirmektedir. Görüldüğü üzere, unutulma hakkının kapsamına arşivlenmiş (özellikle geçmişe ilişkin ve üçüncü kişilerin hâkimiyetinde bulunan) kişisel veriler girmektedir.  

II- TÜRK HUKUKUNDA UNUTULMA HAKKI VE HUKUKİ ZEMİNİ

1982 tarihli Anayasa’da unutulma hakkının doğrudan korunduğu bir düzenleme bulunmamakla birlikte, çeşitli maddelerle dolaylı yoldan koruma altına alındığı görülmektedir. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve ödevleri” başlığı altında düzenlenen 5. maddesinde “insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” ifadesi ile devlete pozitif bir yükümlülük yüklenmiştir. Bu yükümlülük bağlamında Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişinin manevi bütünlüğü bağlamında şeref ve itibarının korunması hakkı ve Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ile birlikte düşünüldüğünde, devletin bireye geçmişte yaşadıklarının başkaları tarafından öğrenilmesi engellenerek “yeni bir sayfa açma” olanağı verme hususunda bir sorumluluğu olduğu açıktır. Özellikle kişisel verilerin korunması hakkı kapsamında kişisel verilerin silinmesini talep edebilme hakkı, kişilerin geçmişlerinde yaşadıkları olumsuzlukların unutulmasına imkân tanımayı kapsamaktadır. Dolayısıyla Anayasa’da açıkça düzenlenmeyen unutulma hakkı, İnternet vasıtasıyla ulaşılması kolay olan ve dijital hafızada bulunan haberlere erişiminin engellenmesi için Anayasa’nın 5., 17. ve 20. maddelerinin doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer taraftan unutulma hakkının kabul edilmemesi, İnternet vasıtasıyla kolayca ulaşılabilir ve uzun süre muhafaza edilebilir kişisel veriler nedeniyle başkaları tarafından kişiler hakkında ön yargı oluşturabilmesi nedeniyle manevi varlığının geliştirilmesi için gerekli onurlu bir yaşam sürdürmesine ve manevi bağımsızlığına müdahaleyi sürekli kılmaktadır.

“Hukuk devleti ilkesi (AY. m.2), konut dokunulmazlığı (AY. m.21), haberleşmenin gizliliği (AY. m.22), dini ve vicdani kanaatleri açıklamaya zorlanamama (AY. m.24), düşünce ve kanaatleri açıklamaya zorlanamama (AY. m.25)” gibi anayasal düzenlemeler de Türk Hukukunda unutulma hakkının anayasal temelini oluşturan maddeler arasındadır. Ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 134 ve devamı maddelerinde kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kullanılması ile özel hayatın gizliliğini ihlal eden eylemler cezai yaptırıma bağlanmıştır. Kişilerin, kendi fotoğrafları üzerindeki hakları ise Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 86. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, bir eser mahiyetinde olmasalar bile, kişilerin resim ve portreleri, tasvir edilenin izni olmaksızın umuma arz edilemez. Fotoğraf ilk başta hukuka uygun olarak umuma arz edilse dahi, kişinin rızasının ortadan kalkması ile birlikte  yayımlanmaya ve sergilenmeye devam etmesi hukuka aykırı olarak kabul edilecektir.

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun kabul edilmesi ile birlikte nihayet kişisel veriler kanuni koruma altına alınmıştır. Kanunun amacı ve koruduğu hukuki değerler 1. Maddesinde “Kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemek” olarak açıklanmıştır. Unutulma hakkı tüm kanuni düzenlemelerin yanında AİHM, AYM ve Yargıtay’ın günden güne geliştirdiği içtihatlar aracılığıyla korunmaya devam etmektedir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 03.03.2016 tarihli 2013/5653 başvuru sayılı dosyasında almış olduğu karar ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17/6/2015 tarihli ve E.2014/4-56, K.2015/1679 sayılı kararı önem arz etmektedir.

1- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/6/2015 tarihli ve E.2014/4-56, K.2015/1679 sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna konu olan olayda davacı, kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak, müteselsilen cinsel saldırı suçunun mağduru sıfatıyla yer almaktadır. Davacı, eylemin gerçekleştirdiği tarihte bekar olup yapılan yargılama sonunda kamu görevlisi olan sanık ceza almıştır. Temyiz istemi üzerine yapılan inceleme sonunda ise hüküm 2009 yılında onanmıştır. Mağdur davacı gerek hazırlık gerekse de yargılama sırasında cinsel saldırının nasıl gerçekleştiğini açık bir şekilde anlatmış, bu anlatımlar doğal olarak karar metnine geçirilmiştir. Karar mağdur ve sanığın ismi rumuzlanmadan 2010 yılı nisan ayında yayınlanan kitapta yer almıştır. Davacının rızası dışında bir kitapta geçen ismi kişisel veri niteliğindedir. Ayrıca şunun da ifade edilmesi gereklidir ki; unutulma hakkı tanımlarına bakıldığında her ne kadar dijital veriler için düzenlenmiş ise de, bu hakkın özellikleri ve bu hakkın insan haklarıyla arasındaki ilişkisi dikkate alındığında; yalnızca dijital ortamdaki kişisel veriler için değil, kamunun kolayca ulaşabileceği yerde tutulan kişisel verilere yönelik olarak da kabul edilmesi gerektiği açıktır. Davacı, geçmişte yaşadığı kötü bir olayın toplum hafızasından silinmesini istemektedir. Unutulma hakkı ile geçmişindeki yaşanan talihsiz bir olayın unutularak geleceğini serbestçe şekillendirmek, diğer bir deyişle hayatında, yeni bir sayfa açma olanağı istemektedir. Kaldı ki, davacı da yargılama sırasında verdiği dilekçelerinde bu istem üzerinde ısrarla durmuştur. Davacı unutulma hakkı ile özel hayatına ilişkin kişisel verilerinin üçüncü kişiler tarafından bilinmemesini, aradan geçen süre nedeniyle toplum hafızasından silinmesini istemektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu davacının talebini ve unutulma hakkının niteliğini aşağıdaki cümlelerle açıklamıştır.

“…Unutulma hakkına gelince; unutulma hakkı ve bununla ilişkili olan gerektiği ölçüde ve en kısa süreliğine kişisel verilerin depolanması veya tutulması konuları, aslında kişisel verilerin korunması hakkının çatısını oluşturmaktadır. Her iki hakkın temelinde bireyin kişisel verileri üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesini, geçmişin engeline takılmaksızın geleceğe yönelik plan yapabilmesini, kişisel verilerin kişi aleyhine kullanılmasının engellenmesini sağlamak yatmaktadır. Unutulma hakkı ile geçmişinde kendi iradesi ile veya üçüncü kişinin neden olduğu bir olay nedeni ile kişinin geleceğinin olumsuz bir şekilde etkilenmesinin engellenmesi sağlanmaktadır. Bireyin geçmişinde yaşadığı olumsuz etkilerden kurtularak geleceğini şekillendirebilmesi bireyin yararına olduğu gibi toplumun kalitesinin gelişmişlik seviyesinin yükselmesine etkisi de tartışılmazdır.

Unutulma hakkı; üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlemesini isteme hakkı olarak ifade edilebilir.

Bu hak bir yandan kişiye “geçmişini kontrol etme”, “belirli hususların geçmişinden silinmesini ve hatırlanmamayı isteme hakkı” sağladığı gibi, diğer yandan muhataplarına kişi hakkındaki bir kısım bilgilerin üçüncü kişilerin kullanmamasını veya üçüncü kişilerin hatırlamamasına yönelik önlenmeleri alma yükümlülüğü yükler. Bu hakkın; bireylerin fotoğraf, internet günlüğü gibi kendileri hakkındaki içerikleri silmek için üçüncü şahısları zorlamayı içermesinin yanında geçmişteki cezalarına ilişkin bilgilerin veya haklarında olumsuz yorumlara neden olabilecek bilgi ve fotoğraflarının kaldırılmasını isteme hakkını tanıdığı kabul edilmektedir. Diğer taraftan bu hak, bireyin geçmişindeki belirli yönlerinin mümkün olmayacak biçimde hatırlanmaması için önlemler alınmasını gerektirmektedir…”[3]

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu unutulma hakkı ile ilişkilendirdiği kararında, hakkı tanımladığı ve kapsamını açıkladığı görülmektedir. Bilim ve sanat hürriyeti ile özel hayatın gizliliği arasındaki denge gözetilerek başvurucunun unutulma talebi değerlendirilmiştir. Nitekim davacının isminin kişisel veri olduğunu kabul ederek, isminin kişinin rızası dışında bilimsel araştırma için dahi olsa rumuzlanmadan yayımlanmasını hukuka aykırı kabul etmiştir. Davacının unutulma hakkı ile özel hayatına ilişkin kişisel verilerinin üçüncü kişiler tarafından bilinmemesini, aradan geçen süre nedeniyle toplum hafızasından silinmesini istemesini unutulma hakkı kapsamında değerlendirmiş ve davasını kabul etmiştir. İlgili karar, Türk Hukuk tarihi açısından örnek teşkil etmektedir.

2- Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 03.03.2016 tarihli 2013/5653 başvuru sayılı dosyasına ilişkin kararı

Başvurunun konusunu,  bir gazetenin İnternet haber arşivinde erişilebilir durumda olan haber ve  yayınlar ile ilgili içeriğin yayından kaldırılması yönündeki talebin reddedilmesinin şeref ve itibarın korunması hakkını ihlal ettiği yönündeki iddia oluşturmaktadır. Ulusal ölçekte yayımlanan bir gazetenin İnternet arşivi sayfalarında, başvurucu hakkında uyuşturucu kullandığı iddiası ile yürütülen bir ceza kovuşturması neticesinde adli para cezasına hükmedilen olaya ilişkin olarak 1998 yılında iki, 1999 yılında bir olmak üzere toplam üç haber başlığı yayımlanmıştır. Başvurucu, ilgili basın kuruluşunun İnternet sayfasının arşiv bölümünde hakkındaki haberlerin yayınına devam ettiğini belirterek 2/4/2013 tarihinde ilgili basın kuruluşuna İnternet yayınının kaldırılması hakkında ihtarname göndermiştir. Bu ihtarname 3/4/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. İhtarnamenin içeriğinde sitede yayımlanan haberlerin başvurucunun şeref ve haysiyetini zedelediği, özel hayatına ilişkin mahremiyetini ortadan kaldırdığı, topluma mal olmuş ünlü bir kişi olmamasına rağmen başta aile yaşamı olmak üzere iş ve sosyal hayatını olumsuz etkilediği ileri sürülmüştür.

Başvurucu, talebinin yerine getirilmemesi üzerine yasal yollara başvurmuş ve yerel mahkeme tarafından davasının kabulüne karar verilmiştir. Ancak verilen karar gazetenin itirazı üzerine itirazen incelenmiş ve “Talep konusu … ve … isimli sitelerde yayınlanan … başlıklı haberlerde içeriğin yayından çıkarılması talebinde bulunanın şeref ve haysiyetini ihlal edici bir içerik bulunmadığı gibi arşiv niteliğindeki haberin yayınlandığı tarihte görünür gerçekliğe uygun olduğu, yazıda talepte bulunanı rahatsız edici (kanaat ve olgu biçiminde) görüşler olsa da olguların daha sonra yanlış çıkması halinde dahi hak ihlal etme kastı bulunmayan gazetecinin bundan sorumlu tutulmayacağı, talepte bulunanın kişilik haklarına saldırı niteliğinde söz ve cümlelerin kullanılmadığı anlaşılmakla” gerekçe gösterilerek kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Kararın davacına aleyhine kaldırılması üzerine, somut olay bireysel başvuru ile Anayasa Mahkemesi’nin incelemesine tabi tutulmuştur.

AYM, dijital basının gelişmesi ile birlikte kişilerin başlarından geçen olayların internette yer almasını “İnternet’in yaygınlaşmasından önce kişilerin geçmişlerine ilişkin özel yaşamları zaman içinde kaybolmaktaydı. Bununla birlikte bireylerin geçmişlerinde yaşadıklarına ilişkin herhangi bir kayıt tutulmuşsa da bu kayıtlara ulaşılmasının zorluğu kişilerin geçmişlerinde yaptıkları hatalardan bağımsız olarak yaşamlarını sürdürmelerine imkân tanımaktaydı. Ancak günümüzde basit bir İnternet araştırması, bireylerin geçmişte yaptıkları ve hatırlamak ve/veya hatırlanılmasını istemedikleri hatalarını kolayca ortaya koymaktadır. Bu bağlamda İnternet ortamı, arşivde kalmış ve sadece araştırmacıların veya meraklıların özel çabası ile tespit edilebilecek haberleri kolaylıkla ulaşılabilir hâle getirmiştir. Haber arşivlerine erişimin kolaylaşması kişiler hakkında yapılan haberin unutulmasına fırsat vermeyen bir sanal ortam meydana getirmiştir. Bu durum İnternet’in yaygınlığı ile birlikte değerlendirildiğinde bireylerin geçmişte yaptıkları ve hatırlanmasını istemedikleri hususların sürekli olarak kişilerin karşısına çıkması ihtimalini kuvvetlendirmiştir. İnternet’in yaygın kullanımı ile ortaya çıkan bu durum basının İnternet’i etkin olarak kullanmasıyla beraber ifade ve basın özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması arasındaki dengeyi ilkinin lehine bozmuştur. İfade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibarın korunması hakkı, eşit düzeyde koruma gerektiren temel hak ve özgürlüklerdir. Bu nedenle bozulan dengenin her iki temel hak arasında tekrar kurulması zorunluluk olmuştur. İnternet haberciliği ile birlikte unutulmanın zor olduğu günümüzde anılan dengenin tekrar kurulabilmesi şeref ve itibar yönünden bireylerin unutulma hakkının kabul edilmesi ile mümkün olabilir…” [4]cümleleriyle açıklamış ve bireylerin unutulma hakkının var olmasının gerekliliğini vurgulamıştır.

Aynı kararda unutulma hakkının incelenmesi açısından çeşitli kriterlere yer verilmiş ve yerel mahkemelere yol gösterilmiştir. Unutulma hakkı talep edilen her somut olay; yayının içeriği, yayında kaldığı süre, güncelliğini yitirme, tarihsel bir veri olarak kabul edilme, içeriğin kamu yararına katkısı, habere konu olan kişiliğin siyasetçi veya ünlü kimliği, haber veya makalenin konusu, bu bağlamda haberin olgusal gerçekler ya da değer yargısı içerip içermediği, halkın ilgili veriye yönelik ilgisi gibi hususlar yönünden incelenecek ve kişilik hakkı ihlalinin mevcudiyeti tespit edilecektir.

Unutulma hakkı bağlamında ifade ve basın özgürlükleri ile şeref ve itibarın korunması hakkı arasındaki dengenin sağlanması açısından 5651 sayılı Kanun kapsamında çeşitli önlemler alınabilir. Ancak alınacak tedbirlerin Anayasa’nın 13. maddesi gereğince ölçülülük kriteri esas alınarak yapılması gereklidir. Nitekim kişinin şeref ve itibarına yönelik müdahaleleri unutulma hakkı gereğince engellemek için arşivde arama yapmaya imkân tanıyan haber ile kişi arasında ilişki kuran kişisel verilerin silinmesi, haberin anonim hâle getirilmesi, haber içeriğinin bir kısmına erişimin engellenmesi gibi birçok yöntem benimsenebilecektir.

III- UNUTULMA HAKKININ DEĞERLENDİRİLMESİ

ABAD, AİHM, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar ile birlikte unutulma hakkının hukuki niteliği günden güne gelişmeye devam etmektedir. Verilen kararlar ışığında unutulma hakkı genel olarak, kişinin, geçmişte yaşadığı ve özellikle dijital hafızada yer tutan (olumsuz) kimi olayların, bunların arşivlenmesinde üstün bir kamu yararı olmadığı müddetçe zaman içerisinde unutulmasını, toplum tarafından öğrenilmesini/ hatırlanmasını istemediği bu tür kişisel verilerinin silinmesini ve yayılmalarının önlemesini isteme yönündeki hakkı olarak ifade edilebilir.[5]

Yukarıda incelenen kararlar sonucunda, unutulma hakkının yalnızca dijital basına ilişkin olmadığı, yazılı basın ile bilimsel araştırmalar hakkında dahi uygulandığı görülmektedir. Buna rağmen gelişmekte olan teknoloji ile birlikte sosyal medyanın kolay ulaşılabilir ve silinemez görüntüsü unutulma hakkının en çok kullanılabileceği alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Öyle ki, kişinin kendi rızası ile kendi sosyal medya hesabında yıllar önce yayımladığı bir fotoğrafı dahi unutulma hakkı kapsamında değerlendirilecek ve bu kapsamda gerekli tedbirler alınabilecektir.

Unutulma hakkı sahibinin bu hakkını (sınırsızca veya aşırı) kullanması, üçüncü kişilerin kişisel değerlerinin ve temel hürriyetlerinin ihlâline yol açabilir. Nitekim unutulma hakkı da, her kişisel değerde olduğu gibi, doğası gereği diğer kişilerin temel özgürlükleri ile çatışmaya müsaittir. Dolayısıyla, hem kötüye kullanılmasının önlenmesi hem de başkalarının kişisel değerleri ile çatışması hâlinde çatışan değerler arasında adil bir dengenin kurulabilmesi adına, unutulma hakkının sınırlarının doğru tespit edilmesi gerekir. Bu minvalde, unutulma hakkının genel olarak sınırını, AİHS.’nin “özel ve aile hayatına saygı” başlıklı 8.maddesinin 2.fıkrası çizmektedir. Buna göre, bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir. AY.’nın genel olarak 13, 15 ve özel hayat bağlamında 20inci maddeleriyle çizilen sınırlar da aynı eksendedir. Aynı şekilde unutulma hakkı, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz (AY.m.14/ f.1). Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz (AY.m.14/ f.2; AİHS.m.17).


[1] Güney Nair-Emine Balta, BİLGİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ KULLANIMINDA SINIRLARI AŞAN BİR SOSYAL SORUN ALANI OLARAK UNUTULMA HAKKI, CÜ Sosyal Bilimler Dergisi Aralık 2017, s. 116

[2] Sinan Sami Akkurt, 17.06.2015 Tarih, E. 2014/4-56, K. 2015/1679 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı ve Mukayeseli Hukuk Çerçevesinde “Unutulma Hakkı” , Ankara Üni. Hukuk Fak. Dergisi 2016, s. 2605-2635

[3] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/6/2015 tarihli ve E.2014/4-56, K.2015/1679 sayılı kararı

[4] Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 03.03.2016 tarihli 2013/5653 başvuru sayılı incelemesi

[5] Sinan Sami Akkurt, 17.06.2015 Tarih, E. 2014/4-56, K. 2015/1679 Sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı ve Mukayeseli Hukuk Çerçevesinde “Unutulma Hakkı” , Ankara Üni. Hukuk Fak. Dergisi 2016, s. 2605-2635

Begüm BÖREKCİ